“Küresel kaynama çağı…”

Günlerdir yanıyoruz.

Alev alev…

Ateş her yere düştü.

Bursa’da, Sakarya’da, Manisa’da, İzmir’de…

Binlerce hektar ormanlık alan daha çok sıcak havaların etkisi ve tabii vurdumduymaz insanların katkısıyla yanıp kül oldu.

Rüzgâr, ateş, kavrulan ağaçlar, evler.

Yersiz yurtsuz kalan insanlar.

Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres yaptığı bir açıklamada, "Küresel ısınmanın çağı sona erdi.

Küresel kaynama çağı geldi" demişti.

40 derecenin üzerindeki hava sıcaklıklarıyla baş etmeye çalışırken, doğa affedilemez yanlışlıkların bize nelere mal olacağını söylemeye devam ediyor.

Aslında doğa bize diyor ki, ateşle oynamayın, seni de beni de yakar.

Olan size olur.

Kaybeden hep siz olursunuz.

Bu mesaj alınmış olsa serinlemek için ormana gidenler daha dikkatli olur, özellikle cam ve benzeri prizma etkisine sahip atıkları toplamada çok daha titiz davranılır.

Mesaj çok da alan o kadar yok.

Günlerdir alevlerle boğuşan İzmir’i sabah saatlerinde Türkiye’nin ana gündemine çeken sıcak bir gelişme daha oldu.

İzmir alevlerle boğuşurken, kaçma şüphesi olmayan bir dönem önce İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı yapan Tunç Soyer şafak baskını ile gözaltına alındı.

Soyer’e yönelik operasyonda çok sayıda da gözaltı var.

Aylardır CHP’nin üzerinde keskin bir kılıç gibi tutulan “butlan” meselesiyle ilgili erteleme kararının ardından Soyer’e yönelik bu operasyon…

Seçmen üzerinde CHP’yi itici hale getirip gözden düşürmeye yönelik algıları beslemeyi amaçlıyor olsa da “Evdeki hesap çarşıya uymaz” sözünün geçerliliğini bir yere not etmek gerekir.

Hem yapılan anketler hem de hedefteki CHP’nin kendi içinde giderek bütünleşmesi, iktidar cephesine yüklenen “Muhalefeti ayak oyunlarıyla devre dışı bırakmak istiyor” görüntüsü üzerinden karar vericilerin yeniden düşünmesini öne çıkaran bir durum işaret ediyor.

Soyer de, beraberinde gözaltına alınanlar da şafak operasyonu olmadan emniyete çağrılabilir, ifadeleri alınabilirdi.

Ülkeyi, ekonomiyi bu kadar germeye değer mi?