Umut hala kazanabiliyor

Amerika Birleşik Devletleri bir kez daha “değişim”in adresi oldu.

New York’ta seçmen, Donald Trump’ın temsil ettiği otoriter, dışlayıcı, popülist siyaset anlayışına güçlü bir yanıt verdi.

Müslüman, sosyalist ve Hint kökenli genç bir siyasetçi olan Zohran Mamdani’yi belediye başkanı seçen New Yorklular, sadece bir kişiyi değil; bir toplumsal eğilimi, bir değerler bütününü tercih ettiğini göstermiş oldu.

Bu sonuç, sadece Amerikan siyasetinin değil, çağımızın sosyolojik dönüşümünün de aynası niteliğinde.

2. Trump döneminde belirginleşen “öteki” korkusu; göçmenlere, Müslümanlara, farklı renkten, inançtan ya da yaşam tarzından insanlara yöneltilmiş bir baskı atmosferi yaratmıştı.

New York seçimleri bu baskının toplumun derinlerinde başka bir dinamiği sessizce güçlendirdiğini ortaya çıkardı.

Birlikte yaşama iradesi.

Mamdani’nin zaferi, işte bu iradenin bir sonucu gibi gözüküyor.

Korku siyasetine karşı dayanışma kültürü; dışlayıcılığa karşı kapsayıcılık; baskıya karşı umut...

Yani, New York seçmeni aslında “başka bir siyaset mümkündür” dedi.

Mamdani’nin kimliği, modern toplumların çok katmanlı yapısını da simgeliyor.

O hem Müslüman, hem Hintli, hem de sosyalist bir politikacı.

Sadece kimlik siyasetinin değil, değerler siyasetinin de bir ürünü.

Sosyolojik açıdan bu, Batı toplumlarında uzun süredir yaşanan kimliksel çoğulculuğun artık yalnızca bir “kültürel zenginlik” değil, siyasal temsil gücü kazandığını gösteriyor.

Artık farklılıklar bir tehdit değil; yeni bir demokratik kültürün inşa malzemesi.

Obama ile birlikte Amerika ilk kez bir siyahı başkanlık koltuğuna taşımıştı.

Şimdi New York, Müslüman bir sosyalisti seçerek yeni bir “sınır”ı daha aştı.

Bu sadece ABD’nin değil, dünyanın birçok yerinde otoriterleşmeye karşı mücadele eden toplumların da ilham kaynağı olacak bir mesaj:

“Değişim mümkündür, yeter ki toplumlar korkuya değil umuda oy versin.”

Dünya, artık cep telefonlarının ekranına sığan bir köy kadar küçük.

Bir şehirde esen demokratik bir rüzgâr, başka bir ülkede umudun filizlenmesine yol açabiliyor.

Bu yüzden New York’taki seçim, sadece yerel bir sonuç değil; küresel bir sosyolojik gösterge...

Zohran Mamdani, ABD yasaları gereği başkanlığa aday olamayacak.

Ama bu durum, onun temsil ettiği fikirlerin, çok kimlikli demokrasinin, barışçı siyasetin önünü kapatmıyor.

Tam tersine, “sınırlı imkânlarla bile değişim yaratılabilir” gerçeğini hatırlatıyor.

Trump’ın yarattığı kutuplaşma ve baskı ortamına karşı yükselen bu yeni dalga, dünyanın birçok yerinde aynı soruyu gündeme getiriyor:

Toplumlar, baskıdan mı beslenir, yoksa umuttan mı?

New York’un cevap net:

Umut hâlâ kazanabiliyor.