Hava Durumu

Darbe girişimi sonrası ilk kez...

Avrupa Birliği Gayrıresmi Dışişleri Bakanları Toplantısı’na katılan AB Bakanı ve Başmüzakereci Ömer Çelik, "Biz AB’nin Türkiye’deki darbe girişimi sırasında bize göstermesi gereken desteğin yeterli olduğunu düşünmüyoruz. Daha güçlü bir destek verilmeliydi" dedi. Uluslararası haber ajansı Reuters, 15 Temmuz'daki darbe girişimi sonrası ilk kez 28 AB ülkesinin dışişleri bakanlarının Türkiye'den üst düzey bir yetkiliyle bir araya geldiğini hatırlattı.

Haber Giriş Tarihi: 03.09.2016 17:32
Haber Güncellenme Tarihi: 03.09.2016 17:32
Kaynak: Haber Merkezi
https://www.bursahakimiyet.com.tr
Darbe girişimi sonrası ilk kez...
Çelik, Slovakya’nın başkenti Bratislava’da katıldığı AB Gayrıresmi Dışişleri Bakanları Toplantısı’nın ardından uluslararası medya kuruluşlarında görev yapan gazetecilere açıklamalarda bulundu.

Sabah çalışma kahvaltısında bir araya geldiği AB dışişleri bakanlarıyla olumlu bir görüşme gerçekleştirdiğini belirten Çelik, "İyi bir toplantı oldu. Türkiye’deki darbe girişimi hakkında sayın bakanları bilgilendirdim" diye konuştu.

Darbecilerin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı ve hükümet üyelerini nasıl öldürmek istediklerini, TBMM’yi nasıl bombaladıklarını ve diğer organizasyonlarını bakanlara anlattığını kaydeden Çelik, "Biz AB’nin Türkiye’deki darbe girişimi sırasında bize göstermesi gereken desteğin yeterli olduğunu düşünmüyoruz. Daha güçlü bir destek verilmeliydi" dedi.

AB tarafından yapılan açıklamalarda bir cümle ile darbenin eleştirildiğini ancak hemen ardından dokuz, on cümleyle hükümetin attığı adımların demokratik ve hukuki olup olmadığının sorgulandığını vurgulayan Çelik, “Bu bakımdan hükümetimizin ve halkımızın yaşadığı hayal kırıklığını açık bir şekilde anlattım. Darbeden 24 sonra yapılan açıklamalarda taraflara itidal çağrısında bulunuluyor. Burada taraflar yok, bizi öldürmek isteyenler var, bir de biz varız. Dolayısıyla burada bize itidal çağrısı değil, darbecilere kınama çağrısı yapılması lazım” ifadelerini kullandı.

Türkiye’nin bir hukuk devleti olduğuna işaret eden Bakan Çelik, darbecilere karşı intikam duygusuyla değil, hukuk devletinin ilkeleri çerçevesinde mücadele edildiğinin altını çizdi. Çelik, şöyle devam etti:
“Bakın darbeden bir gün sonra 16 Temmuz’da ve 17 Temmuz’da çatışmalar sürerken, bütün darbeci askerleri öldürebilirdik. Henüz yakalanmamışlardı ama bunu yapmadık. Canlı yakaladık ve hukukun önüne çıkarmak için. Arkasından Cumhurbaşkanımızı öldürmek isteyen tim, 10 gün boyunca ormanda saklandı. Onlar yakalandığında çatışmada öldürülebilirdi ama bunun yerine canlı yakalamak tercih edildi. Demek ki onları hukukun önüne çıkarmak istiyoruz, intikam istemiyoruz. Adalet istiyoruz"

Darbecilerin çatışmalar sırasında polisleri ve askerleri öldürdüğünü, 240 vatandaşın hayatını kaybettiğini, darbecilerden sadece 40 kişinin öldüğünü hatırlatan Çelik, “O çatışmalar sırasında o kadar hassas davranıldı ki, güvenlik güçlerimiz yaralanmasına ve kayıplar vermesine rağmen hukukun dışına çıkmadı” dedi.

Hükümetin çatışmalar sürerken de hukuka bağlı hareket ettiğini, bunun net bir şekilde ortada olduğunu vurgulayan Çelik, “Fransa’da ve Almanya’da savaş uçakları parlamentoyu bombalasaydı, arkasından cumhurbaşkanlığı sarayını bombalasaydı, arkasından milletvekillerini ve hükümet üyelerini öldürmeye kalksaydı, Berlin’de ve Paris’te 240 kişiyi öldürseydi, o zaman bizi sorguladıkları konuları orada acaba sorgularlar mıydı?” değerlendirmesini yaptı. 

Türkiye’nin en zor şartlarda bile demokrasi, hukuk devleti, insan hakları ve ifade özgürlüğüne sonuna kadar bağlı bir ülke olduğunun altını çizen Çelik, şunları kaydetti:

"KİMSE TÜRKİYE'YE DEMOKRASİ DERSİ VEREMEZ"

“Biz bu değerlere bağlılığımızı AB’ye girmek için taktik bir mesele olarak gündemimize almadık. Biz bu değerleri Türk insanı bunları hak ettiği için, şeffaf ve modern bir devlet yapısına sahip olmayı önemsediğimiz için gündemimize aldık. Dolayısıyla birileri bize dayattığı için biz demokrasiye ve hukuk devletine sahip çıkıyor değiliz. Bunun ispatı nedir? Tanklara karşı, savaş uçaklarına karşı, bizim insanlarımız sokağa dökülmüş, hayatlarını ortaya koymuştur. Eğer insanımız demokrasiyi korumak için, hukuk devletini korumak için, askeri bir diktatörlüğü engellemek için sokaklara dökülmüşse ve hayatını ortaya koymuşsa, hiç kimse Türkiye’ye demokrasi ve insan hakları ve hukuk devleti konusunda ders veremez. Tam tersine demokrasi konusunda Türk insanından ders alması gerekir.”

AB dışişleri bakanlarıyla yaptığı toplantıda, darbe girişimiyle ilgili aktardığı bilgilerin ve açıkça yönelttiği eleştirilerin dikkatle dinlendiğini ifade eden Çelik, şöyle devam etti:
“Onlar da ilk andan itibaren darbeyi kınadıklarını ve Türkiye’deki anayasal kurumları desteklediklerini söylediler. Fakat bizim açıklamalarımız karşısında ‘demek bizim bu davranışımız yeterli gelmemiş, daha çok dayanışma göstermemiz lazım’ dediler. İyi niyetle yaklaştılar.”

Fransa’daki Charlie Hebdo saldırısının ardından tüm dünyanın terörizmi kınadığını, büyük bir dayanışma örneği gösterdiğini vurgulayan Çelik, benzen bir dayanışmanın Türkiye ile gösterilmemiş olmasını eleştirdiğini anlattı.

Çelik, "Darbe girişimi, savaş uçaklarıyla, savaş helikopterleriyle yapılmış, çok büyük bir terörist saldırıdır. Bunun karşısında bir ay boyunca hiçbir AB yetkilisi Türkiye’yi ziyaret etmedi. Bu dayanışma konusunda büyük bir eksikliktir, dünyaya verilen demokrasi mesajı konusunda büyük bir eksikliktir” değerlendirmesini yaptı.

“BU YASAYI DEĞİŞTİREMEYİZ”

Sabah çalışma kahvaltısında bir araya geldiği AB dışişleri bakanlarıyla, göç krizini, AB-Türkiye mutabakatını ve vize serbestisi konularını ele aldıklarını belirten Çelik, Türkiye’nin 18 Mart mutabakatının çerçevesine bağlı olduğunu, AB’nin de bu mutabakat çerçevesinde verdiği taahhütleri yerine getirmesi gerektiğini söyledi.

Çelik, AB’nin terörle mücadele yasasında istediği değişiklikleri eleştirirken,  “Vize serbestisi konusunda, bu terör yasasını değiştiremeyiz biz. Bu bizim milli güvenliğimizle ilgili. Aynı zamanda Avrupa’nın güvenliğiyle bir konudur” dedi. Çelik, şöyle devam etti:
“Bizim 1295 km. sınırımızda, yani Suriye ve Irak sınırının öbür tarafında ulusal bir devlet yok, polis gücü yok ve terör örgütleri var. Bunlar her gün bize saldırıyorlar. Bizim sınırımız unutmayın, AB’nin de sınırıdır, NATO’nun da sınırıdır. Biz bu sınırı korumak için var gücümüzle mücadele ediyoruz. Bizden her gün şehirlerimizde bu terörist saldırılar olurken, DAEŞ, PKK ve diğerleri, FETÖ, bize saldırırken, terör yasasının değiştirmemizden bahsedilmesi hiç rasyonel bir şey değil.”
Bu konuları muhatapları açık bir şekilde konuştuklarını ifade eden Çelik, bu alanda yapılabilecekler olduğunu belirtirken, “Terörle mücadele konusunda zaaf oluşturamayız. Ama ileriye dönük yapılabilecek bazı değişiklikleri, Avrupa Konseyi ile görüşüp, bunları belirli bir taahhüde bağlayabiliriz. Bu arada vize serbestisi verilir ve hep beraber yolumuza devam ederiz” ifadelerini kullandı.

"AB’NİN YENİ MEKANİZMALARA İHTİYACI VAR”

AB ile Türkiye arasında 18 Mart’ta varılan mutabakatın, göç krizinin insani yollarla çözülebilmesi için bir mekanizma ürettiğini, bunun başarı sağladığını belirten Çelik, ancak sorunun büyüklüğü karşısında benzer başka mekanizmalara da ihtiyaç duyulduğunu vurguladı.

Türkiye’nin bu kapsamda işbirliğine sıcak baktığına işaret eden Çelik, ancak Ankara’ya 18 Mart mutabakatıyla verilen taahhütlerin tutulmaması durumunda Türkiye’nin de bundan sonra yeni mekanizmalara destek vermeyeceğini vurguladı.
Çelik, “Bundan sonrasında vize serbestisi olmazsa Türkiye yeni mekanizmalar kurmaya sıcak bakmıyor. Bu artık Avrupa’nın sahasındadır. Sadece Türkiye’ye sorumluluğu yükleyerek bu işi yönetemeyiz, sorumluluğu eşit paylaşacağız. Biz sözümüzü yerine getiriyoruz, onlar da getirecekler” şeklinde konuştu.

Bakan, vize serbestisi verilmediği sürece Türkiye’nin Geri Kabul Anlaşmasını yürürlüğe koymayacağının da altını çizdi.
Çelik, AB’nin Türkiye’deki Suriyeli sığınmacılar için taahhüt ettiği 3 milyar avroluk yardım konusunda da eleştirilerini dile getirirken, bunun 2 milyar avrosunun gönderildiğinin iddia edildiğini, ancak bunun doğru olmadığını kaydetti. Çelik, şunları kaydetti:
“Gönderilen hiçbir şey yok, hiçbir taahhüt yerine gelmedi. 2 milyar sadece taahhüt ediliyor, bunu size göndereceğiz diye. Bir şeyin taahhüt edilmesi onun gönderildiği anlamına gelmiyor. Sadece 140 milyon dolar- UNICEF ve diğer kuruluşlara gönderilmiş durumda, Türkiye’ye gelen bir şey yok. Ayrıca biz şu ana kadar 20 milyar dolar harcadık, Suriyeli göçmenler için. Dolayısıyla biz burada para meselesinden bahsetmiyoruz. AB’nin taahhütlerini yerine getirmesinden bahsediyoruz. Açık ve net bir şekilde, vize serbestisi konusunda bir ilerleme sağlanmazsa, biz bundan sonra herhangi bir yeni mekanizma kurulması ya da Geri Kabul Anlaşmasının onaylanması konusunda adım atmayacağız. Hiç kimse Türkiye’ye para ile satın alınabilecek bir ülke ya da bir toplama kampı muamelesi yapamaz. Biz ortağız, AB ile ortak akıl ve ortak eylem üretmeliyiz. Ve bu şekilde yolumuza devam etmeliyiz.”        
Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.