Orhan Kemal'in 1954-1966 yılları arasında yaşadığı Fatih Cibali'deki evi satışa çıktı. Evin daha önce müze olması için pek çok girişimde bulunulmuş ama bir türlü gerçekleştirilememişti.
Haber Giriş Tarihi: 21.11.2024 15:04
Haber Güncellenme Tarihi: 21.11.2024 15:05
Kaynak:
AA
Orhan Kemal ve ailesi 1954’ten 1966’ya kadar İstanbul Fatih'te yaşadı. Yazar, İstanbul’un bu semtini ve insanlarını pek çok romanında anlattı. Hürriyet'ten İhsan Yılmaz Orhan Kemal'in satışa çıkarılan evi hakkında yazdı.
Orhan Kemal'in oğlu almak istemişti
Kemal'in 12 yıl kirada oturduğu ev şimdi sahibi tarafından 10 milyon TL bedelle satışa çıkartıldı. Orhan Kemal’in 1957 yılında o evde doğan ve çocukluğu orada geçen oğlu Işık Öğütçü, 2000 yılında evi satın almak istediğini ancak sahiplerinin razı gelmediğini söylüyor.
Babasının adına Taksim Cihangir’de Orhan Kemal Müzesi’ni açan ve adıyla bütünleşmiş İkbal Kahvesi’ni hayata geçiren Işık Öğütçü’nün daha sonra da evi satın alma imkanı kalmamış. Öğütçü, binanın müze için küçük olduğunu ancak Orhan Kemal adına bir kütüphane ve çocukların yararlanabileceği bir yazı evi yapılabileceğini belirtiyor.
İstanbul Valiliği ve Büyükşehir Belediyesi zaman zaman bu yönde girişimlerde bulunsa da hep sonuçsuz kalmış. Orhan Kemal’in o evde yaşadığını hatırlatan tek şey, sık sık kopartılıp atılan plaketler dışında adının verildiği sokak tabelası kalmış.
Pek çok roman o evde yazılmış
Orhan Kemal, 12 yıl boyunca yaşadığı Cibali’de pek çok romana imza attı. ‘Suçlu’, Sokakların Çocuğu’, ‘Üç Kağıtçı’ ve ‘Evlerden Biri’ gibi romanları bizzat semtin sokaklarını ve insanlarını konu alır.
Işık Öğütçü’nün hazırladığı ve ‘Eşe Dosta Selam’ adıyla kitaplaştırdığı mektuplarından birinde Abidin Dino’ya yaşadığı semti ve insanlarını şöyle anlatıyor Orhan Kemal:
“Unkapanı’nda, daha doğrusu Cibali’de oturuyorum. Bir yanımda tütün fabrikası Tekel’in. Her sabah fabrika borusunun kalın kalın ötüşü ve penceremin önünden kadınlı erkekli işçilerin geçişi. Hele yağmurlu, çamurdan günlerin mor sabahlarında, biri kucağında, ikisi yanında, bir lokma için koşan kadın işçilerin telaşı, yaşamak için çabalamaları, kendimi, kendi dertlerimi bana unutturuyor. Onların ‘Yaşama savaşı’ yanında, benimki, bizimki vallahi ‘lüks’. Asıl haklı onlar...” Bir semti ve insanlarını böylesine ölümsüzleştiren bir yazarın izlerinin oradan siliniyor olması çok hazin.
Orhan Kemal kimdir?
Orhan Kemal, 15 Eylül 1914'te Adana'nın Ceyhan ilçesinde dünyaya geldi.
Asıl adı Mehmet Raşit Öğütçü olan usta edebiyatçı, çocukluğunun ilk yıllarını Adana'da geçirdi. Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra Fransız işgali nedeniyle avukat babası Abdülkadir Kemali Bey ve ilkokul öğretmeni annesi Azime Hanım'la Adana'dan ayrıldı.
Ailesiyle önce Niğde, sonra Konya'ya giden yazar, babasının Kastamonu milletvekili olarak 1. Meclis'e girmesinin ardından Ankara'da yaşamaya başladı. Başarılı edebiyatçı, Abdülkadir Kemali Bey'in 1930'da Ahali Cumhuriyet Fırkası'nı kurmasının ardından gelişen olaylar sonucu ailesinin Suriye'ye zorunlu göçüyle ortaokul son sınıfta öğrenimini bıraktı.
Yeniden Adana'ya dönüp tarım fabrikalarında işçilik, dokumacılık, ambar memurluğu ve katiplik yapan Kemal, Milli Mensucat Fabrikası işçilerinden Nuriye Hanım ile 5 Mayıs 1937'de evlendi. Çiftin, biri kız, 4 çocuğu dünyaya geldi.
Yazı hayatına şiirle başladı
Adana'da tanıştığı İsmail Usta'nın kendisine getirdiği kitaplarla, okumaya merak salan usta edebiyatçı, yazı hayatına şiirle başladı. İlk şiiri 1939'da Reşat Kemal takma adıyla yayımlanan yazar, hikaye ve romanlarında Orhan Kemal adını kullandı ve bu isimle ünlendi.
Panait Istrati ile Maksim Gorki öykülerinden etkilenen, öyküleri 1941-1943'te "Yürüyüş" ve "İkdam" gazeteleriyle "Yurt ve Dünya" dergisinde yayımlanan usta edebiyatçı, 1951'de İstanbul'a gelerek tefrika öyküler kaleme aldı.
Kemal, "Yeni Ses", "Yeni Edebiyat" ve "Yürüyüş"teki şiirleriyle "Gün"deki öykülerinde Hayrullah Güçlü, Rüştü Ceyhun, Orhan Raşit; film senaryolarında ise Ülker Uysal ve Yıldız Okur imzalarını kullandı.
Yazarın 1949'da okuyucuyla buluşan "Ekmek Kavgası" adlı ilk kitabı edebiyat çevresinden olumlu eleştiriler aldı.
Nazım Hikmet'in denemelerini beğenmesi üzerine roman yazmaya başladı
Askerlik görevi esnasında, ceza kanununun 94'üncü maddesine aykırı davranıştan 5 yıl hapse mahkum olarak Kayseri, Adana ve Bursa cezaevlerinde yatan yazar, Bursa Cezaevi'ndeyken Nazım Hikmet Ran ile arkadaş oldu.
Yazar Kemal, yaptığı bir açıklamada, 1940'ların sonunda roman yazmaya yönelmesini şu sözlerle ifade etmişti:
"Niçin roman yazıyorum? Bu ihtiyaç nereden geliyor? Yeteneğimden. İyi şair olamadığım için hikayeci oldum. İyi şair olamazdım, önümde dağ gibi Nazım vardı. İyi şair olmam için önce onu aşmam gerekirdi. Nazım aşılması zor ve olanaksız sarp bir dağdır. Nazım, sonsuz mavi bir denizdir. Nazım, şiir püskürten bir yanardağdır."
Orhan Kemal, Nazım Hikmet ile Bursa Cezaevi'ndeki anılarını "Nazım Hikmet'le 3,5 Yıl" adlı kitabında topladı. Hikmet'in vefatından iki yıl sonra 1965'te yayınlanan eser, bir anı kitabı olmanın ötesinde hem Nazım Hikmet'in hem Orhan Kemal'in sanat anlayışıyla ilgili bilgiler içeriyor.
Eserleriyle, toplumsal yaşamın değişim dönemlerini birey-toplum ilişkileri çerçevesinde gerçekçi bir biçimde dile getiren, tarla ırgatlarından fabrika işçilerine, kimi zaman çalışanları kimi zaman işsizleri konu eden, ekmek kavgası veren yoksul kesimin yaşamını anlatan başarılı kalem, çağdaş Türk edebiyatında özgün bir yer edindi.
Yazılarında Raşit Kemali'nin yanı sıra Reşat Kemal ve Orhan Raşit isimlerini de çokça kullanan yazar, şiir, roman, öykü, oyun ve senaryo olmak üzere beş farklı alanda eserler kaleme aldı.
"72. Koğuş" ile "En İyi Oyun Yazarı" ödülünü aldı
Orhan Kemal, 1950'lerde film hikayeleri, diyalog ve senaryolar yazarak Türk sinemasına da katkıda bulundu. Usta edebiyatçının roman ve hikayeleri, 1960'lı yıllardan itibaren Türk sinemasında izleyiciyle buluştu.
Anılarında senaryo yazmaya başladığı döneme değinen usta yazar, "Bir gün arkadaş (Macit Cevat Doğudan) bana 'Neden senaryo yazmıyorsun?' dedi. Senaryonun çevrilecek filmlerin hikayesi olduğunu biliyordum. Ama o güne kadar ne uğraşmıştım, ne de bir senaryonun nasıl yazıldığı üzerinde bir fikrim vardı. Yazılmış bir senaryo bile görmemiştim." sözleriyle aktarmıştı.
İlk Orhan Kemal uyarlaması 1960'da Atıf Yılmaz tarafından çekilen "Suçlu" filmi oldu.
Edebiyatçıların genellikle ilgi göstermediği sinema alanıyla oldukça ilgilenen Kemal, 1963'te yayımlanan "Senaryo Tekniği" adlı kitabında senaryoyla ilgili teknik terimlere yer verdi ve Metin Erksan'ın "Gecelerin Ötesi" adlı filminin senaryosunu örnek senaryo olarak ele aldı.
Birçok ödüle değer görüldü
Usta edebiyatçı, "Kardeş Payı" öyküsüyle 1958'de, "Önce Ekmek" ile ise 1969'da "Sait Faik Hikaye Armağanı" kazandı. 'Önce Ekmek' eseri aynı yıl, Türk Dil Kurumu tarafından verilen "Öykü Ödülü"nün de sahibi oldu.
Kemal'in, 1958'de yayımlanan "Devlet Kuşu" romanından uyarladığı 3 perdelik "İspinozlar" adlı ilk oyunu, 1964 - 1965 tiyatro sezonunda İstanbul Şehir Tiyatrolarında sahnelendi.
Farklı yıllarda kaleme aldığı "72. Koğuş", "Murtaza", "Eskici Dükkanı", "Kardeş Payı" adlı eserlerini de oyunlaştıran yazar, "72. Koğuş"la 1967'de Ankara Sanat Severler Derneğince "En İyi Oyun Yazarı" seçildi.
Orhan Kemal'in 1963'te "Sokakların Çocuğu", "Kanlı Topraklar", "Mahalle Kavgası" ve "Dünyada Harp Vardı" kitapları yayınlandı.
Babaannesinin soyunun bulunduğu yerleri gezip not almak ve "93'ten Bu Yana" adıyla ailesinin hikayesini yazmak amacıyla 1970'te Bulgar Yazarlar Birliğinin çağrısı üzerine Sofya'ya giden yazar, burada kalp krizi geçirdi ve hastaneye kaldırıldı.
Yazar Kemal, tedavi gördüğü hastanede 2 Haziran 1970'te 56 yaşındayken hayatını kaybetti ve cenazesi Türkiye'ye getirilerek 5 Haziran'da Zincirlikuyu Mezarlığı'na defnedildi.
Vefatından 2 yıl sonra her yıl verilen "Orhan Kemal Roman Armağanı", bugüne kadar aralarında Adalet Ağaoğlu, Orhan Pamuk, Yaşar Kemal, Necati Cumalı, Selim İleri ve Hıfzı Topuz'un da aralarında olduğu, Türk edebiyatının önemli isimlerinin eserlerini ödüllendirdi. "Orhan Kemal Roman Armağanı"nı bu yıl "Devridaim" romanıyla yazar Ezgi Tanergeç aldı.
Açılışı 15 Eylül 2000'de yapılan Orhan Kemal Müzesi'nde, usta yazarın fotoğrafları, kitaplarının ilk baskıları, çalışma masası, mektupları, gözlüğü ve kıyafetleriyle Abdülkadir Kemali Bey'in eşyaları sergileniyor.
"Sanatımın amacı... İnsanlığın, insanlık tarafından, insanlık için yönetilme çabası adına sanat." sözünün sahibi Orhan Kemal'in 27 romanı, 12 öykü kitabı, 5 oyunu ve çeşitli dergilerde basılmış şiirleriyle 9'u filme alınmış 10 senaryosu ve 3 film öyküsü bulunuyor.
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Orhan Kemal’in İstanbul'daki evi satılıyor
Orhan Kemal'in 1954-1966 yılları arasında yaşadığı Fatih Cibali'deki evi satışa çıktı. Evin daha önce müze olması için pek çok girişimde bulunulmuş ama bir türlü gerçekleştirilememişti.
Orhan Kemal ve ailesi 1954’ten 1966’ya kadar İstanbul Fatih'te yaşadı. Yazar, İstanbul’un bu semtini ve insanlarını pek çok romanında anlattı. Hürriyet'ten İhsan Yılmaz Orhan Kemal'in satışa çıkarılan evi hakkında yazdı.
Orhan Kemal'in oğlu almak istemişti
Kemal'in 12 yıl kirada oturduğu ev şimdi sahibi tarafından 10 milyon TL bedelle satışa çıkartıldı. Orhan Kemal’in 1957 yılında o evde doğan ve çocukluğu orada geçen oğlu Işık Öğütçü, 2000 yılında evi satın almak istediğini ancak sahiplerinin razı gelmediğini söylüyor.
Babasının adına Taksim Cihangir’de Orhan Kemal Müzesi’ni açan ve adıyla bütünleşmiş İkbal Kahvesi’ni hayata geçiren Işık Öğütçü’nün daha sonra da evi satın alma imkanı kalmamış. Öğütçü, binanın müze için küçük olduğunu ancak Orhan Kemal adına bir kütüphane ve çocukların yararlanabileceği bir yazı evi yapılabileceğini belirtiyor.
İstanbul Valiliği ve Büyükşehir Belediyesi zaman zaman bu yönde girişimlerde bulunsa da hep sonuçsuz kalmış. Orhan Kemal’in o evde yaşadığını hatırlatan tek şey, sık sık kopartılıp atılan plaketler dışında adının verildiği sokak tabelası kalmış.
Pek çok roman o evde yazılmış
Orhan Kemal, 12 yıl boyunca yaşadığı Cibali’de pek çok romana imza attı. ‘Suçlu’, Sokakların Çocuğu’, ‘Üç Kağıtçı’ ve ‘Evlerden Biri’ gibi romanları bizzat semtin sokaklarını ve insanlarını konu alır.
Işık Öğütçü’nün hazırladığı ve ‘Eşe Dosta Selam’ adıyla kitaplaştırdığı mektuplarından birinde Abidin Dino’ya yaşadığı semti ve insanlarını şöyle anlatıyor Orhan Kemal:
“Unkapanı’nda, daha doğrusu Cibali’de oturuyorum. Bir yanımda tütün fabrikası Tekel’in. Her sabah fabrika borusunun kalın kalın ötüşü ve penceremin önünden kadınlı erkekli işçilerin geçişi. Hele yağmurlu, çamurdan günlerin mor sabahlarında, biri kucağında, ikisi yanında, bir lokma için koşan kadın işçilerin telaşı, yaşamak için çabalamaları, kendimi, kendi dertlerimi bana unutturuyor. Onların ‘Yaşama savaşı’ yanında, benimki, bizimki vallahi ‘lüks’. Asıl haklı onlar...” Bir semti ve insanlarını böylesine ölümsüzleştiren bir yazarın izlerinin oradan siliniyor olması çok hazin.
Orhan Kemal kimdir?
Orhan Kemal, 15 Eylül 1914'te Adana'nın Ceyhan ilçesinde dünyaya geldi.
Asıl adı Mehmet Raşit Öğütçü olan usta edebiyatçı, çocukluğunun ilk yıllarını Adana'da geçirdi. Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra Fransız işgali nedeniyle avukat babası Abdülkadir Kemali Bey ve ilkokul öğretmeni annesi Azime Hanım'la Adana'dan ayrıldı.
Ailesiyle önce Niğde, sonra Konya'ya giden yazar, babasının Kastamonu milletvekili olarak 1. Meclis'e girmesinin ardından Ankara'da yaşamaya başladı. Başarılı edebiyatçı, Abdülkadir Kemali Bey'in 1930'da Ahali Cumhuriyet Fırkası'nı kurmasının ardından gelişen olaylar sonucu ailesinin Suriye'ye zorunlu göçüyle ortaokul son sınıfta öğrenimini bıraktı.
Yeniden Adana'ya dönüp tarım fabrikalarında işçilik, dokumacılık, ambar memurluğu ve katiplik yapan Kemal, Milli Mensucat Fabrikası işçilerinden Nuriye Hanım ile 5 Mayıs 1937'de evlendi. Çiftin, biri kız, 4 çocuğu dünyaya geldi.
Yazı hayatına şiirle başladı
Adana'da tanıştığı İsmail Usta'nın kendisine getirdiği kitaplarla, okumaya merak salan usta edebiyatçı, yazı hayatına şiirle başladı. İlk şiiri 1939'da Reşat Kemal takma adıyla yayımlanan yazar, hikaye ve romanlarında Orhan Kemal adını kullandı ve bu isimle ünlendi.
Panait Istrati ile Maksim Gorki öykülerinden etkilenen, öyküleri 1941-1943'te "Yürüyüş" ve "İkdam" gazeteleriyle "Yurt ve Dünya" dergisinde yayımlanan usta edebiyatçı, 1951'de İstanbul'a gelerek tefrika öyküler kaleme aldı.
Kemal, "Yeni Ses", "Yeni Edebiyat" ve "Yürüyüş"teki şiirleriyle "Gün"deki öykülerinde Hayrullah Güçlü, Rüştü Ceyhun, Orhan Raşit; film senaryolarında ise Ülker Uysal ve Yıldız Okur imzalarını kullandı.
Yazarın 1949'da okuyucuyla buluşan "Ekmek Kavgası" adlı ilk kitabı edebiyat çevresinden olumlu eleştiriler aldı.
Nazım Hikmet'in denemelerini beğenmesi üzerine roman yazmaya başladı
Askerlik görevi esnasında, ceza kanununun 94'üncü maddesine aykırı davranıştan 5 yıl hapse mahkum olarak Kayseri, Adana ve Bursa cezaevlerinde yatan yazar, Bursa Cezaevi'ndeyken Nazım Hikmet Ran ile arkadaş oldu.
Yazar Kemal, yaptığı bir açıklamada, 1940'ların sonunda roman yazmaya yönelmesini şu sözlerle ifade etmişti:
"Niçin roman yazıyorum? Bu ihtiyaç nereden geliyor? Yeteneğimden. İyi şair olamadığım için hikayeci oldum. İyi şair olamazdım, önümde dağ gibi Nazım vardı. İyi şair olmam için önce onu aşmam gerekirdi. Nazım aşılması zor ve olanaksız sarp bir dağdır. Nazım, sonsuz mavi bir denizdir. Nazım, şiir püskürten bir yanardağdır."
Orhan Kemal, Nazım Hikmet ile Bursa Cezaevi'ndeki anılarını "Nazım Hikmet'le 3,5 Yıl" adlı kitabında topladı. Hikmet'in vefatından iki yıl sonra 1965'te yayınlanan eser, bir anı kitabı olmanın ötesinde hem Nazım Hikmet'in hem Orhan Kemal'in sanat anlayışıyla ilgili bilgiler içeriyor.
Eserleriyle, toplumsal yaşamın değişim dönemlerini birey-toplum ilişkileri çerçevesinde gerçekçi bir biçimde dile getiren, tarla ırgatlarından fabrika işçilerine, kimi zaman çalışanları kimi zaman işsizleri konu eden, ekmek kavgası veren yoksul kesimin yaşamını anlatan başarılı kalem, çağdaş Türk edebiyatında özgün bir yer edindi.
Yazılarında Raşit Kemali'nin yanı sıra Reşat Kemal ve Orhan Raşit isimlerini de çokça kullanan yazar, şiir, roman, öykü, oyun ve senaryo olmak üzere beş farklı alanda eserler kaleme aldı.
"72. Koğuş" ile "En İyi Oyun Yazarı" ödülünü aldı
Orhan Kemal, 1950'lerde film hikayeleri, diyalog ve senaryolar yazarak Türk sinemasına da katkıda bulundu. Usta edebiyatçının roman ve hikayeleri, 1960'lı yıllardan itibaren Türk sinemasında izleyiciyle buluştu.
Anılarında senaryo yazmaya başladığı döneme değinen usta yazar, "Bir gün arkadaş (Macit Cevat Doğudan) bana 'Neden senaryo yazmıyorsun?' dedi. Senaryonun çevrilecek filmlerin hikayesi olduğunu biliyordum. Ama o güne kadar ne uğraşmıştım, ne de bir senaryonun nasıl yazıldığı üzerinde bir fikrim vardı. Yazılmış bir senaryo bile görmemiştim." sözleriyle aktarmıştı.
İlk Orhan Kemal uyarlaması 1960'da Atıf Yılmaz tarafından çekilen "Suçlu" filmi oldu.
Edebiyatçıların genellikle ilgi göstermediği sinema alanıyla oldukça ilgilenen Kemal, 1963'te yayımlanan "Senaryo Tekniği" adlı kitabında senaryoyla ilgili teknik terimlere yer verdi ve Metin Erksan'ın "Gecelerin Ötesi" adlı filminin senaryosunu örnek senaryo olarak ele aldı.
Birçok ödüle değer görüldü
Usta edebiyatçı, "Kardeş Payı" öyküsüyle 1958'de, "Önce Ekmek" ile ise 1969'da "Sait Faik Hikaye Armağanı" kazandı. 'Önce Ekmek' eseri aynı yıl, Türk Dil Kurumu tarafından verilen "Öykü Ödülü"nün de sahibi oldu.
Kemal'in, 1958'de yayımlanan "Devlet Kuşu" romanından uyarladığı 3 perdelik "İspinozlar" adlı ilk oyunu, 1964 - 1965 tiyatro sezonunda İstanbul Şehir Tiyatrolarında sahnelendi.
Farklı yıllarda kaleme aldığı "72. Koğuş", "Murtaza", "Eskici Dükkanı", "Kardeş Payı" adlı eserlerini de oyunlaştıran yazar, "72. Koğuş"la 1967'de Ankara Sanat Severler Derneğince "En İyi Oyun Yazarı" seçildi.
Orhan Kemal'in 1963'te "Sokakların Çocuğu", "Kanlı Topraklar", "Mahalle Kavgası" ve "Dünyada Harp Vardı" kitapları yayınlandı.
Babaannesinin soyunun bulunduğu yerleri gezip not almak ve "93'ten Bu Yana" adıyla ailesinin hikayesini yazmak amacıyla 1970'te Bulgar Yazarlar Birliğinin çağrısı üzerine Sofya'ya giden yazar, burada kalp krizi geçirdi ve hastaneye kaldırıldı.
Yazar Kemal, tedavi gördüğü hastanede 2 Haziran 1970'te 56 yaşındayken hayatını kaybetti ve cenazesi Türkiye'ye getirilerek 5 Haziran'da Zincirlikuyu Mezarlığı'na defnedildi.
Vefatından 2 yıl sonra her yıl verilen "Orhan Kemal Roman Armağanı", bugüne kadar aralarında Adalet Ağaoğlu, Orhan Pamuk, Yaşar Kemal, Necati Cumalı, Selim İleri ve Hıfzı Topuz'un da aralarında olduğu, Türk edebiyatının önemli isimlerinin eserlerini ödüllendirdi. "Orhan Kemal Roman Armağanı"nı bu yıl "Devridaim" romanıyla yazar Ezgi Tanergeç aldı.
Açılışı 15 Eylül 2000'de yapılan Orhan Kemal Müzesi'nde, usta yazarın fotoğrafları, kitaplarının ilk baskıları, çalışma masası, mektupları, gözlüğü ve kıyafetleriyle Abdülkadir Kemali Bey'in eşyaları sergileniyor.
"Sanatımın amacı... İnsanlığın, insanlık tarafından, insanlık için yönetilme çabası adına sanat." sözünün sahibi Orhan Kemal'in 27 romanı, 12 öykü kitabı, 5 oyunu ve çeşitli dergilerde basılmış şiirleriyle 9'u filme alınmış 10 senaryosu ve 3 film öyküsü bulunuyor.
Kaynak: AA
GÜNÜN EN ÇOK OKUNAN HABERLERİ
BAKMADAN GEÇME...
POPÜLER VİDEOLAR