Hava Durumu

Cennet diye gitti cehenneme dönüştü! 'Parmağıma sahte alyans takıyordum'

Dijital göçebe olacak, dünyanın cennet köşelerinden birinde muhteşem bir 12 ay geçirecekti. Ama dört buçuk ay zor dayanabildi. Rüya gibi başlayan bir tecrübe işte böyle bir kâbusa dönüştü...

Haber Giriş Tarihi: 28.07.2021 13:35
Haber Güncellenme Tarihi: 28.07.2021 13:35
Kaynak: Haber Merkezi
https://www.bursahakimiyet.com.tr
Cennet diye gitti cehenneme dönüştü! 'Parmağıma sahte alyans takıyordum'

Dijital göçebelik son yılların en gözde trendlerinden. İşlerini bir dizüstü bilgisayar ve bir internet bağlantısı aracılığıyla dünyanın her yerinde sürdürebilen insanların sayısı arttıkça dijital göçebelerin sayısı da artıyor. Özellikle Covid-19 pandemisi nedeniyle milyonlarca kişinin evde çalışma düzenine geçmesi, söz konusu trendin yükselmesini sağladı.

Sosyal medyada ve diğer internet mecralarında karşımıza çıkan dijital göçebelik hikayeleri çoğunlukla çok keyifli tablolar çiziyor. Kalabalıklardan uzakta doğanın içinde, kimi zaman egzotik coğrafyalarda yaşamak, yeni insanlar tanıyıp yeni lezzetler tatmak herkese rüya gibi geliyor.

Ancak bu rüyası kâbusa dönüşenler de var... Bunlardan bir tanesi de Hong Konglu bir serbest gazeteci olan Andrea Lo. Mükemmel zamanlar geçirme hayaliyle 1 yıllığına Barbados'a taşınan Lo, uzaktan cennet gibi görünen ülkede yaşamaya en fazla 4,5 ay dayanabildi.

Lo, bu süreçte Barbados'ta yaşadıklarını ABD merkezli içerik sitesi Insider için kaleme aldı, biz de sizin için derledik. Genç kadının başından geçenler, ülke değiştirmek gibi çok büyük kararları almadan önce her şeyi enine boyuna düşünmek gerektiğine dair önemli dersler içeriyor...

12 AYLIĞINA GEÇERLİ ÖZEL VİZE

Geçen yıl haber sitelerini dolaşırken ilginç bir habere denk geldim. Barbados'un "Hoşgeldin Damgası" adı verilen özel bir vize sistemine geçtiğinden bahsediyordu.

Bu vizeyle dijital göçebelere 12 aylığına adada yaşama izni veriliyordu. Serbest çalışan bir gazeteci olarak bir Karayip adasında yaşamak, daha önce hiç gitmediğim bir bölgeyi tanıyıp hakkında haber yapmak için harika bir yol gibi göründü.

Halihazırda bir yerde çalışmakta olan kişiler 2000 dolar karşılığında bu vizeyi alabiliyor ve adada kaldıkları süre boyunca gelir vergisi de ödemiyordu.

Bu koşullarda Aralık 2020'de Barbados'a taşındım.

CENNET GİBİ BİR YERDİ

Adanın güzelliği karşısında büyülendim. Karayip Denizi'nin turkuaz sularıyla, Atlas Okyanusu'na bakan doğu kıyısının kayalık arazileriyle cennet gibi bir yerdi.

Adanın güney sahilinde bulunan bir sitede tek yatak odalı bir daire tuttum. İnternet, su, elektrik ve haftada bir kez temizlik hizmeti de dahil olmak üzere ayda 1250 dolar ödüyordum.

Üstelik Barbados'un kültürüne de bayılmıştım. Yerel mutfağı tanımaktan büyük keyif alıyordum. Hatta Barbados'un kızarmış uçan balık, cou-cou (mısır unu ve bamya) ve et suyu sosundan oluşan milli yemeğini yapmayı bile öğrenmiştim.

Afrika dilleri ile İngilizcenin karıştığı yerel dili duymak, Karayip argosundan kelimeler kapmak bana büyük bir keyif veriyordu.

ÖNCE KISITLAMA SONRA KARANTİNA

Zamanımın önemli bir kısmını kısıtlamalarla geçirdiğim için çok fazla arkadaş edindiğimi söyleyemeyeceğim.

İlk arkadaşım ev ararken kaldığım Airbnb'deki ev sahibimdi. O kişi aracılığıyla benim gibi Hoşgeldin Damgası programıyla gelen başka bir dijital göçebeyle tanıştım. Diğer arkadaşlarımla da internet üzerinden ya da ortak arkadaşlar aracılığıyla tanıştık.

Noel ve Yeni Yıl geçtikten sonra Barbados'taki Covid-19 vakalarında bir artış oldu. Bu nedenle önce belli saatlerde dışarı çıkmak yasaklandı ardından karantina ilan edildi.

KEŞKE EN KÖTÜSÜ VOLKANİK PÜSKÜRME OLSAYDI

9 Nisan'da Saint Vincent ve Grenadinler'de bulunan La Soufrière yanardağının püskürttüğü küller Barbados'u etkisi altına alınca ülke yeniden kapandı. Ama keşke yaşadığım en kötü şey bir volkanik püskürme olsaydı...

Hayatımda hiç Barbados'taki kadar korktuğumu ve kendimi tehlikeye açık hissettiğimi hatırlamıyorum.

Kadınların sokakta tacize uğramasının sadece bu adaya özgü bir durum olmadığını biliyorum. Ancak ne zaman sokağa çıksam laf atmalara maruz kalıyordum. Birilerini bana bir şey demeden, bir yerden başka bir yere gidemiyorum gibi geliyordu.

Plajda fotoğraflar çekerken yanıma gelen bir erkek "Aloe vera'mı sana sürmek istiyorum" diyor, yolda giderken şortumu düzelttiğimi gören bir başka erkek, "O popoyu rahat bırak!" diye uzaktan bağırıyordu.

PLAJDA GELİP YANIMA OTURUYORLARDI

Kadınlara laf atılmasının Barbados'ta yaygın bir durum olduğunu öğrendim. Üstelik Barbadoslu kadınlar bu durumun büyük oranda zararsız olduğu konusunda da bana garanti vermişlerdi. Dolayısıyla başlangıçta yaşadıklarıma gülüp geçmeye çalıştım.

Ama yeni memleketimi tek başıma keşfetmeye her çıktığımda yaşadığım şeyler kaygıyla dolmama sebep oldu. Özellikle plajda tek başına olan kadınların istemedikleri halde ilgi çektiklerini öğrendim.

Örneğin bir keresinde plajda yanıma oturan biri benimle muhabbet etmeye çalıştı. Önce tek kelimelik yanıtlar vererek idare ettim sonra kendisini tamamen görmezden gelmeye çalıştım. Yanımda oturup ses çıkarmadan beni seyretti. Eşyalarımı toplar gibi yaptığımda da kalkıp gitti.

Bazıları önce veda ediyor ardından birkaç dakika sonra geri dönüp benimle konuşmaya devam ediyordu. Bir keresinde adamın biri masum görünen bir muhabbet başlattı. "Merhaba, iyi günler dilerim size" dedi ve gitti. Ama kısa bir süre sonra geri gelip yeniden konuşmaya başladı. "Bir süredir seni izliyorum, İngiliz gibi konuşmuyorsun" dedi. Daha sonra kendisiyle konuşmak istemediğimi anlamış olacak ki kalktı gitti.

DIŞARI ÇIKMAKTAN BİLE KORKAR OLDUM

Gittikçe paranoyaklaşıyor ve içime kapanıyordum. Komşularımla konuşmaktan bile kaçınır oldum.

Zaman zaman dışarı çıkma cesaretini kendimde bulmam saatlerimi alıyordu. Evin içinde aşağı yukarı yürüyor, en kötü senaryoları kafamdan geçiriyor ve dışarı çıkışımı geciktiriyordum.

Ne zaman bir olay olsa yaşadıklarımı kafamda defalarca yeniden yaşıyor ve panik ve stres çukurunda daha derinlere iniyordum.

Çoğu zaman sokaklarda insan olmuyordu. Ben de araç kullanmıyordum. Yürüyerek 15 dakikada ulaştığım süpermarkete giderken bile yanıma bir tecavüz alarmı ve bir İsviçre çakısı alıyordum.

Parmağıma sahte bir alyans takıyordum. Koşmak daha olay olur diye sandalet yerine spor ayakkabı giyiyordum. Barbados'ta geçirdiğim 4,5 ay boyunca gece dışarı sadece 5 kez çıktım.

"AMA KARAYİP ERKEKLERİ BÖYLEDİR"

Barbados'a gelmeden önce yaptığım araştırmaların hiçbirinde bu tür olaylardan bahsedilmiyordu. Adadaki bazı arkadaşlarım pembe saçlı bir Asyalı olduğum için aşırı dikkat çektiğimi söylüyordu.

Barbadoslu kadınlar ise "Ama Karayip erkekleri böyledir" diyordu. Hatta bir tanesi Karayipler'de yaşamak istiyorsam böyle şeyleri kabul etmem gerektiğini söylemişti.

Benim için bardağı taşıran son damla, yaşadığım apartman dairesinin yakınlarında meydana gelen bir olay oldu.

Mart ayıydı, karantina nedeniyle sokaklar boştu. Öğleden sonra 3 sularında tek başıma süpermarkete gidiyordum.

Kaldırımda ilerlerken yanıma bir araç yaklaştı. İçindeki adam plaj sandalyeleri sattığını söyledikten sonra araca binmemi istedi.

"Teşekkürler, ben böyle iyiyim" diye yanıt verdiğimde sinirlendi ve "Ben seninle iletişim kurmaya çalışıyorum ama sen benimle iletişim kurmuyorsun" dedi.

Tekrar, "Kendi başıma iyiyim ben" dedim. "Bir kocan olsun istemiyor musun?" diye sordu. "Hayır" cevabını alınca da bastı gitti.

KORKUDAN ARACIN PLAKASINI BİLE ALAMADIM

Korkudan donup kaldım, aracın plakasını bile kaydedemeyecek kadar panik olmuştum.

Eve dönünce hemen e-posta yoluyla kaldığım sitenin yönetimine haber verdim. Onlar da endişelenerek polise başvurdular. Sitede yaşayan bir erkeğin de başına yakın benzer bir olay geldiği anlaşıldı. Ancak ikisinin aynı kişi olup olmadığından emin değillerdi.

Bildiğim kadarıyla benimle konuşan kişi hiç yakalanmadı.

Daha sonra Barbados'ta bu tür olayların ne sıklıkla yaşandığını araştırdığımda Ronelle King vakasıyla karşılaştım. Barbadoslu bir öğrenci olan King, başkent Bridgetown'da yaşıyordu. 2016 yılında eviyle okulu arasında yürürken, yanına bir araç yaklaşmış ve içindeki adam King'i gideceği yere götürmeyi teklif etmişti. King teklifi reddedince de adam King'i aracın içine çekmeye çalışmıştı.

King olayın ardından verdiği röportajda, "Barbados'ta kadınlara ve genç kızlara yönelik tacizler oldukça yaygın ve toplumun her kesimine sirayet etmiş bir sorun. 'Kültürün bir parçası' diye normalleştirilen suçlardan. Erkeklerin beğendikleri kadınlara ilgilerini göstermelerinin bir yolu olarak sıradanlaştırılıyor" diye konuşmuştu.

Barbados'taki dostlarım bana yol gösterebilmek için ellerinden geleni yaptılar. Nezaketlerini ve Barbados misafirperverliğini hiç unutmayacağım. Ancak nisan ayı başı itibarıyla, ülkeden ayrılmaya karar verdim.

GERÇEK OLMAYACAK KADAR İYİYSE GERÇEK DEĞİLDİR

Barbados'ta 4,5 ay yaşadıktan sonra Hong Kong'a dönüş için yola çıktım. Uçağa adımımı atar atmaz çok büyük bir rahatlama hissettim. Hong Kong'a döndüm ama hâlâ sık sık "Neyi farklı yapabilirdim?" diye düşünüyorum.

Belki daha önce hiç gitmediğim bir yere taşınmam aptalcaydı. Eğer gerçeği bilseydim asla yalnız bir kadın olarak Barbados'a gitmezdim. Hatta bazen hiç mi gitmeseydim acaba diye bile düşünüyorum.

Yaşananların büyük bir kısmı tamamen beklenmedik şeylerdi. Benim durumumda olanlara verebileceğim en iyi tavsiye şu: Bir şey gerçek olamayacak kadar iyi görünüyorsa muhtemelen gerçek değildir.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.