Hava Durumu

"35 yıldır duran cenazenin kalkması gerekiyor'

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, ister Kürt, ister Doğu, Güneydoğu, ister terör sorunu denilsin, ortada 30-35 yıldır bir cenaze durduğunu, bunun kaldırılması gerektiğini ancak kimsenin cesaret edemediğini söyledi.

Haber Giriş Tarihi: 17.07.2012 10:06
Haber Güncellenme Tarihi: 17.07.2012 10:06
Kaynak: Haber Merkezi
https://www.bursahakimiyet.com.tr
"35 yıldır duran cenazenin kalkması gerekiyor'

 

CHP olarak bu sorunu çözmeye, bu coğrafyaya barışı getirmeye kararlı olduklarını ifade eden Kılıçdaroğlu, şehit annelerine; ''Yetki verin, halkın iktidarını kuralım Türkiye'yi anaların ağlamayacağı bir barış cennetine dönüştürelim'' diye seslendi.

Kılıçdaroğlu, partisinin 34. Olağan Kurultayı'nda yaptığı konuşmada, dış politikada çifte standart olamayacağını söyledi.

''Suriye'de katliam var'' deyip, sabah akşam savaş tamtamları çalınırken, öbür yandan Ömer El Beşir'in Türkiye'de olmasının kabul edilemeyeceğini belirtti. Kılıçdaroğlu, Türkiye Cumhuriyeti'nin katillerle işinin olmadığını ifade ederek, ''Uluslararası mahkemelerin mahkum ettiği bir katili, hangi yüz, hangi insan hakları anlayışyla Türkiye'ye davet ediyorsun?'' diye sordu.

Kılıçdaroğlu, İsrail ile kavga edildiğini ifade ederek, ancak Malatya Kürecik'e İsrail'i korumak için kalkan kurulduğunu söyledi.

Düşman üretme üzerine bir dış politika olamayacağını ifade eden Kılıçdaroğlu, ''1639 Kasr-ı Şirin Anlaşması'ndan bu yana İran ile aramızda hiçbir sorun çıkmamıştı. İlk kez Kürecik'te İsrail kalkanından sonra İran, Kürecik'i vuracağını söyledi. Aradan yüzyıllar geçmiş, komşuyla hasım olunuyor'' diye konuştu.

Kılıçdaroğlu, Güney Kıbrıs Rum Kesimi'nin, Doğu Akdeniz'de, zengin petrol, doğalgaz yatakları bulduğunu anımsatarak, Türkiye'nin, celallenerek, ''Arama yapamazsın, yaparsan savaş nedeni'' dediğini söyledi. Kılıçdaroğlu, buna rağmen arama yapıldığını ifade ederek, Türkiye'nin, Piri Reis gemisini gönderdiğini ancak yolda arızalandığı için geri çekildiğini anlattı.

 

''Türkiye'nin geleceğine ipotek koyan iktidar''

Bir Rum bakanın, ''Bunlar konuşur ama bir şey yapmazlar'' açıklamasının, ana muhalefet lideri, Türkiye yurttaşı olarak ağrına gittiğini ifade eden Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Türkiye, bu hale düşmemeliydi. Türkiye'yi bu hale sokanların, halka bakacak yüzlerinin olmaması lazım. Güney Kıbrıs olayında celallenmek istediler bir telefon geldi, 'aramayı yapan gemi, bizim ülkemizin gemisidir', yelkenlerini indirdiler, koltuklarına oturdular, seslerini kestiler.

Onurlu, dik duran bir Türkiye Cumhuriyeti. Bu iktidar, onurlu Türkiye'ye yakışmıyor, bu iktidar Türkiye'nin geleceğine ipotek koyan bir iktidardır. Aynı telefon rahmetli Ecevit'e de gelmişti. Afyonu, Türk köylüsünün ekemeyeceğini söylediler. Ecevit, 'halkımın çıkarlarını düşünürüm, afyonu ekeceğiz ve çiftçim kazanacak' dedi. İşte biz o kültürden geliyoruz. Halkımızı düşünen kültürden geliyoruz.''

 

''Vefa denen bir şey var''

Kemal Kılıçdaroğlu, Türkiye'nin, enerji açısından yüzde 60 oranında Rusya'ya bağlı olduğunu belirterek, dış ve ekonomi politikalarında, bütün yumurtaların, aynı sepete konamayacağını kaydetti.

Büyük savaşların, her zaman enerji kaynakları üzerine çıktığına işaret eden Kılıçdaroğlu, 2035'de dünyanın enerji ihtiyacının, yüzde 35-40 artacağını, Türkiye'nin 280 milyar dolarlık enerji yatırımı yapması gerektiğini anlattı.

Kılıçdaroğlu, ''Kaddafi'nin elinden ödül alırsınız. Batının egemen güçleri onu yemek için yola çıkarlar, sen de şakşakçı olur linç edilirken alkışlarsın oraya gider Libya'dan bir şey gelecek mi diye beklersin. Egemen güçler onu daha önce paylaştı, sen taşeronluğunu yapıyorsan, taşerona birşey düşmez. Kıbrıs Barış Harekatı sırasında bize en büyük desteği veren Kaddafi'nin linç edilmesine bizim Başbakan, Hükümet neden alkış tutar? Vefa denen bir şey var'' diye konuştu.

 

''TBMM İçtüzüğü değiştirilsin''

AB'ye üyelik sürecine ilişkin de değerlendirmelerde bulunan Kılıçdaroğlu, ''Sıfıra sıfır elde var sıfır. Bizden sonra başvuranlar üye oldu, biz bekliyoruz'' dedi.

Kılıçdaroğlu, gittikçe otoriterleşen, özgürlükleri askıya alan bir yönetim anlayışıyla karşı karşıya olduklarını savunarak, demokrasinin lütuf değil, insanların ağır bedeller ödeyerek kazandıkları bir hak olduğunu, bu haktan asla vazgeçmeyeceklerini belirtti.

Demokrasinin, yolsuzlukları, ahlaki çöküntüleri kabul etmediğini dile getiren Kılıçdaroğlu, demokrasilerde yöneticilerin halka hesap verdiğini söyledi. Kılıçdaroğlu, TBMM İçtüzüğü'nün değişerek, kesin hesap komisyonu oluşturulması, vatandaşların vergisinin hesabının sorulması, başkanının da ana muhalefetten olmasını önerdi.

 

''Tuzun kokusu herkesin burnunda''

Kılıçdaroğlu, yasama, yargı, yürütme arasındaki dengenin bozulduğunu, yürütmenin; yasama ve yargıyı kontrol ettiğini, böyle bir düzenin olamayacağını söyledi.

Adaletin, yargının tümüyle iflas ettiğini ileri süren Kılıçdaroğlu, ''Siz, Yargıtay'a, Danıştay'a militan yargıç seçerseniz, bu ülkede tuz kokar, tuzun kokusu da bu ülkede yaşayan her insanın burnunda. Yargıya ve adalete duyulan güven sarsıldı'' dedi.

 

''Özgürlüğün kan davası''

Kılıçdaroğlu, halkın oylarıyla seçilen milletvekillerin hapiste bulunduğu demokrasinin, sadece Türkiye'nin değil, bütün dünyanın ayıbı olduğunu belirtti.

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:

''Silivri toplama kampını bütün dünyaya anlattık. Orada adalet yoktur. Yargıçların sanıkları hasım olarak görme alışkanlıkları var. Orada adalet dağıtılmaz, dağıtılan adaletsizliktir. Özgürlüğün kan davasıdır orada görülen.

Deniz Feneri davasına, yüzyılın soygunu dedik. Hırsızlıkları soruşturan savcılar hakkında soruşturma yapılan yargı düzeni, hangi çağdaş ülkede var? Yargıtay, Danıştay, yargıçlar, HSYK bilmiyor mu? Ne zamandan beri hırsızlıkları soruşturmanın suç olduğu anlaşıldı? AKP adaleti budur. Bunu adalet saymıyoruz, böyle adalet olmaz. Siyasallaşan yargı, yargı değildir; iktidarın tetikçiliğini yapan yargıdır. İktidarın tetikçiliğine soyunan yargı değil, onları birer demokrasiye kurşun sıkan tetikçi olarak algılamamız gerekir.''

Kılıçdaroğlu, sıkıyönetim mahkemelerine, DGM'lere, Özel Yetkili Mahkemelere karşı çıktıklarını dile getirerek, şimdi gücüne ve adamına göre iki mahkeme oluşturmaya çalışıldığını savundu. Kılıçdaroğlu, bunların ''Silivri toplama kampı mahkemeleri ve AK Parti'nin terörle mücadele mahkemeleri'' olduğunu öne sürdü.

 

''Ortada cenaze duruyor''

İşsizlik kadar yakıcı bir sorunun daha bulunduğunu ifade eden Kılıçdaroğlu, sözlerini, ''İster Kürt, ister Doğu, Güneydoğu, ister terör sorunu deyin, ortada 30-35 yıldır bir cenaze duruyor. Kaldırılması gerekir. Kimse cesaret edemiyor. CHP olarak bu sorunu çözmeye kararlıyız, bu coğrafyaya barışı getirmeye kararlıyız'' diye sürdürdü.

Siyasetin, sorunlardan nemalanma değil, sorunlara çözüm üretme sanatı olduğuna işaret eden Kılıçdaroğlu, sözlerine şöyle devam etti:

''Sorundan nemalanan siyaset, sorumluluğu halka yıkar. Binlerce şehit geldi. Tutturmuşuz 'analar ağlamasın.' Lafla peynir gemisi yürümez. Siyasetçinin sorumluluk üstlenmesi lazım. Analar ağlamayacaksa yolunu yordamını bulacaksın, halk sana oy verdi. Sorunlar çözülmezse derinleşir, derinleşirse Türkiye otoriter yapıya kayar. Geldiğimiz nokta budur. Herkesin sesini kısan iktidar. Üniversite, basına, aydına, sanatçıya heykel yapma, roman yazma... Bu işin sonu ne olacak? Yazacağız, çizeceğiz, konuşacağız, dirençli ve yürekli olacağız.

Buradan bütün şehit annelerine sesleniyorum, onların ellerinden öpüyorum; yetki verin, güç verin, halkın iktidarını kuralım, Türkiye'yi anaların ağlamayacağı bir barış cennetine dönüştürelim. Sorunun zor olduğunu biliyorum, çözümün de zor olduğunu biliyorum. Ama biz siyasetçiyiz, halkımızı, insanımızı seviyoruz. Sorun varsa, o sorunu çözeceğiz. Çünkü biz Atatürk'ün geleneğinden geliyoruz. Sorun varsa çözüm de vardır.''

 

AA

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.